KADİR DAYIOĞLU


HAVA KİRLİLİĞİ VE BİLİMSELLİK!..

Siz siz olun da bilimsel olan her şeye itibar edelim... Aksi, karnımı doyurmaz...


Bu yıl kış erken yüzünü göstermeye başladı. Hava sıcaklığı, normallerin çok altında seyrediyor. Düşünebiliyor musunuz, meteoroloji, “sıfır derecelerden” söz ediyor. Odun, kömür fiyatları el yakıyor. Fiyatlar neredeyse katladı. Bulamama ihtimali de var.

Muhtemelen doğal gaza da yüklü bir zam gelecek. Ahali, ne yakar bilemem. Yerli kömür kullanımı, çevre açısından yasak. Ama “devletin” dağıttığına ne demeli? İthal mi yoksa yerli mi? Sanmıyorum ithal olsun…

Haliyle, “kirleticilik” sık sık gündeme gelecek.  Tabii, “hava kirliliği” muhabbeti de “gırla” gidecek... Yani, iktidarın “oy” için dağıttığı kömür “kirletmeyecek” de vatandaşın para vererek aldığı yerli kömür mü kirletecek?

***

Tabii, bu süreçte, aklı eren de ermeyen de ahkam kesecek... Oysa “hava kirliliği” bilimsel bir konu. Bu nedenle günlük çekişmelere alet edilmemeli.

Bilimsellik ya da bilimsel düşünce, gerek kamu, gerek özel yönetiminde ve gerekse de ortak yaşamda vazgeçilmez bir unsurdur. Ve öyle olmalıdır. Bunu, hayatının ayrılmaz bir parçası haline getiren toplumlarda sorunların kavgadan uzak, kolayca, etkin ve verimli bir biçimde çözüldüğünü görmekteyiz.

Aksinde ise; spekülatif bilgiler toplumu sarar ve orada huzur, verimlilik ve akılcılık yok olur gider. Olaylara; “Körün fili tarif ettiği!” gibi yaklaşılır...                                                                                                                          

Sözgelimi; “Dün gece sokakta gezerken genzim yandı.” Ya da “Geçen gün yükseğe çıkmıştım, şehir gözükmüyordu!” dolayısıyla “Kayseri’de hava kirliliği ölümcül boyutlara ulaşmakta!” yaklaşımının doğru olabilmesi yukarıda ki şartlara bağlıdır...

Özel bir an için ya da özel bir gün için elde edilen sonuçlar bilimsel değildir. Ve bunlara göre de karar verilmez... Eski deyimle; “Amel edilmez!” Verilirse, “Amel edilirse!” ne olur? Bilerek ya da bilmeyerek; isteyerek ya da istemeyerek, enerji lobilerinin  “Pazar kavgası”nın içerisinde kendinizi bulursunuz...

***

Ben beni bildim bileli bu kentte bazı zamanlarda genzim yanar. Ve yine ben beni bildim bileli özellikle kışın yükseklerden bakınca şehrin üzerini bir kara perde kaplar... Kaldı ki; Kayseri çanağı bilinen tarihi boyunca ve bilinen dönemlerde hep bir sis perdesi ile kaplı kalmıştır. Bu husus, tarihi belgelerde geçer...

Ayrıca; geçmişte çok sık ileri sürüldüğü gibi, “Katı yakıta dönüşüldü de bu oldu!” iddiası oldukça sakıncalıdır. Bu iddiayı, bilimsel bir tabana oturtmadığınız taktirde kendinizi , istemeyerek de olsa, yukarıda dediğim gibi, ‘pazar kavgası’nın içinde bulursunuz, haberiniz olsun!.. İyi yaktıktan sonra, katı yakıtın ne sakıncası var ki?

Mesela, doğal gazı “kötü yakarsanız”, çevreye hiç mi olumsuz etkisi olmayacak sanıyorsunuz? Bir de doğal gazın “zehirleme”, “parlama” ve “patlama” etkisi de işin çabası. Unutmayın, bir apartmanın her dairesine birer saatli bomba yerleştirildi. O nedenle ehil ellerin tesisatı yapması; kullanıcıların da bilinçli kullanması lazım. Yoksa insanlar, birer saatli bomba üzerinde yatıyor, farkında değil.

Gaz yakıtların özellikle doğal gazın, atmosfere terk ettiği “Azot türevleri” hakkında bir ölçümüz yok, uygulamada. Olduğunu en azından ben bilmiyorum! Unutmayalım; NOx’lerin; kurşun gibi ağır metallerin atmosfere terkinin yaratacağı sorunlar, erbabınca bilinmektedir...

***

Sisin, doğrudan kirlilik olarak algılanması... Hemen belirteyim, sis “kirliliğin” oluşmasında önemli bir unsurdur... Ama “kirlilik” değildir... Bu nedenle; Kayseri’ye (merkez) tepeden bakınca görünen örtünün ne kadarı sis ne kadarı “kirlilik”? Bununla ilgili bir bilginiz var mı? Benim, yok!..

Bu yanılgı tıpkı; mazotlu araçların (mesela otobüsler) ekzozlarından çıkan koyu dumanın, hemen kirlilik olarak algılanması gibi... Kaldı ki bu koyu duman, çoğu zaman hiç dumanı gözükmeyen benzinli aracın ekzoz gazından daha az tehlikeli olabilmektedir... Bu nedenle; “Sapla samanı!”, “Şap ile şekeri!” birbirine karıştırmayalım ve ölçüm sonuçlarına itibar edelim... Spekülatif bilgilerle de toplumun kafasını karıştırmayalım...

Siz siz olun da bilimsel olan her şeye itibar edelim... Aksi, karnımı doyurmaz...