KADİR DAYIOĞLU


FELAKET TELLALIĞI

Sayın Erdoğan özellikle son günlerde yaptığı açıklamalarda Merkez Bankası’nın rezervlerinin arttığını açıklıyor. Tabii, “brüt” rezervi. Peki, “net” rezerv yani “borçlar”, “takaslar”, “emanetler” çıktıktan sonra kalan ne? “Eksi”…


Felaket tellallığı yapmak istemem ama görünen köye de kılavuz istemez. Ya da perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Nasıl mı? Okurlar anımsayacak; daha ortada “papa mapaz”, “Biden miden” yokken, yaşanan ve yaşanacak olan ekonomik krizi (ki, buna CEHAP buhran diyor) şu benzetme ile anlatmıştım:

1994 ve 2001 krizleri “V” karakterdeydi, vurup çıkmıştı. Şimdi ki ise. “L” karakterli. Vurdu ama ne zaman “U”ya döner bilemiyorum, o nedenle bu kriz eskilere benzemiyor, demiştim. Tabii, bunu da yüksek ekonomi, iktisat bilgim nedeniyle söylemiyordum. Bu, çok itibar ettiğim üstatların görüşlerinden alıntıydı.

Biz, ne kadar kendi kendimize “propaganda” yaparsak yapalım; ne kadar büyüdük, ne kadar MB rezervimiz yüz milyar doları aştı dersek diyelim gerçekler bize böyle söylemiyor. Tabii, bu gerçekleri, doğal olarak yakından takip eden yabancılar (bunu finansör, yatırımcı diye de okuyabilirsiniz),  “bizi bizden iyi biliyor!”

Sayın Erdoğan özellikle son günlerde yaptığı açıklamalarda Merkez Bankası’nın rezervlerinin arttığını açıklıyor. Tabii, “brüt” rezervi. Peki, “net” rezerv yani “borçlar”, “takaslar”, “emanetler” çıktıktan sonra kalan ne? “Eksi”

***

Haberi Yeniçağ’dan aldım. Geçenlerde Kahramanmaraş'ta Sayın Cumhurbaşkanı; “…Merkez Bankası rezervlerimiz 118 milyar doları buldu" ifadelerini kullanmıştı. Fransız yatırım bankası Societe Generale geçtiğimiz günlerde yayımladığı tabloda; “…Döviz rezervlerinde bazı mütevazı iyileşmeler olduğunu ancak swap (döviz-TL takası) hariç net rezervlerin hâlâ ekside” olduğunu belirtti. Mahfi Eğilmez de bunun;  “eksi kırk milyar dolar” civarında olduğunu söylüyor.

***

 “… Ağustos ayında tüketici enflasyonunun yüzde 19,25'e ulaşarak yüzde 19'luk TCMB politika faizini aştığını” hatırlatan banka; “Pozitif reel faiz tamponu yok oldu, Türkiye negatif reel faiz bölgesine girdi” denildi.

***

Bunun tehlikesi şu: Faizden kaçanlar; ya parayı alıp gider ya da başka yatırım araçlarına (döviz, altın vs.) yönelir.

***

 “… eksi rezerv dışında Türkiye'nin 165 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç, milli gelirin yüzde 3,9 seviyesindeki cari açık, jeopolitik gelişmeler ve ekonomide politika yapımına siyasi müdahaleler kırılganlık unsurları olarak sıralandı.

***

Dünyada birçok ülkede negatif reel faiz olduğunu ancak Türkiye'nin kırılganlıkları nedeniyle, pozitif reel faiz vererek, portföy akımlarını çekmek istiyor. Kuru savunmak için, faize, daha fazla bağımlı olduğunu vurgulayan banka; MB'nin daha önce verdiği; “beklenen ve gerçekleşen enflasyonun üzerinde faiz vereceğiz” sözünden çark ettiğini ve odağını manşet enflasyon yerine çekirdek enflasyona kaydırdığını hatırlattı.

***

Birikmiş maliyet baskılarının ve güçlü özel tüketimin etkisiyle Türkiye'de enflasyon baskılarının yüksek kalmaya devam etmesinin muhtemel olduğunu belirten Banka; “baz senaryo” olarak “politika faizinin” yıl sonuna kadar yüzde 19'da tutulmasını beklediklerini söyledi.

Ancak özellikle para politikasında gevşeme yönünde siyasi baskılar artmaya devam ederken MB'nin yakın vadede faiz indirmesi gibi bir politika hatası riskinin arttığını yazdı.  Bu nedenlerle “dolar/TL” kurunda dalgalanmanın artmasını bekleyen banka, yılsonu için de 8,85'lik kur tahmininde bulundu.

***

MB’nin brüt rezervi, 3 Eylül itibarıyla 119,2 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Bankaların zorunlu karşılık olarak TCMB'de tuttuğu döviz ve altınlar çıkarıldığında ulaşılan net rezerv 27,9 milyar dolar seviyesinde. Bu rakamdan da yurt içi ve yurt dışındaki bankalardan swap (takas) ile belirli bir süreliğine ödünç alınan döviz ve altınlar çıkarıldığında “eksi 39,6 milyar dolarlık” rezerve ulaşılıyor.  (Kaynak: Patronlar Dünyası)

***

Tabii, buradan çıkışın ön şartı ekonomiye ve ekonomi yönetimine güven, güven, güven… Bu ise, yirmi yılın yorgunluğunu taşıyan siyasi iktidarla mümkün değil. “Faiz neden, enflasyon sonuç” gibi derin ekonomi bilgileri ile de bu güven sağlanamaz.

***

“Ekonomide güvensizlik”, her türlü kötülüklerin anası, unutmayın. Bunun olmadığı yerde “para” durmaz; “yatırımcı” falan da gelmez.

***

Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı’na yeniden atanmış. Bakalım, Ali Bey, ekonominin “makus talihini” yenebilecek mi? Sanırım, iktidarın piyasaya sürdüğü son kale, Diyanet yani “din”… Başka da kalmadı. Bütün güvencesi de Erbaş… Anlaşılan iktidar, “Erbaş’ın ipine sıkı sıkıya sarılacak!”