KADİR DAYIOĞLU


BİZDEN ÖNCE AÇ İNSAN VARDI (3)

“Gına getirdi” biliyorum ama yazmak zorundayım.


“Gına getirdi” biliyorum ama yazmak zorundayım. Değerli Başkanım konuşmanızda, “eskiden garlarda, köşe başlarında yatan aç insanlar vardı!”, diyorsunuz… Doğrudur, buralarda yaşayan aç ve evsizlerle; hane berduşlar vardı. Her dönemde olduğu gibi bugün de var. Bu da doğru…

***

Şimdi ise, açlık/yoksulluk ve “derin yoksulluk” yaygın, garlarda yatanların yanı sıra. Kamunun yayınladığı belgelerde, 7 milyon yakın hanenin/ailenin “sosyal yardım” kapsamında olduğu belirtilmekte. Buna, belediyelerin, vakıfların vs. yaptıkları dâhil değil. Bu da 25-30 milyona yakın kişi demek. Yedi milyon hane, toplam hane sayısının yüzde 25’i.

***

Başkanım, sosyal yardımları “kurumsal hale” getirdiğinizle övünüyorsanız, bu çok acı… Sosyal devlet elbette “açları doyuracak, çıplakları giydirecek” ama bununla övünmeyecek. Devletin asıl amacı “yoksulluğu” ortadan kaldırmaktır. Siz ise, “kaldırma” yerine “yönetmekle” övünüyorsunuz. Sıkıntı burada... Öyle ya bu, nereden baksanız, 15 milyon oya karşılık gelir.

***

2002’de “3Y”yi yani “Yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları” kaldıracağız diye iktidara geldiniz. “Yasakları” ve “yolsuzlukları” bir yana bırakıyorum, bu kadar “yoksulun”, sosyal yardım alanın olduğu bir ülke nasıl bir ülke, sizce? Sosyal yardımlarla “övünmek” mi yoksa buna “üzülmek” mi gerekir? Takdir sizin…

***

AK Partililer, garlarda, köşe başlarında yatanları “mücahit”ken” görürdü. Şimdi ise; “müteahhit” oldular, son model arabadan inmedikleri için göremiyorlar bunları. Kâşânelerde, koruma duvarlı sitelerde yaşıyorlar. İnşallah bir gün tebdili kıyafet edip, kentleri şöyle bir dolaşırsanız, onlarcasını görürsünüz garlarda, köşe-bucakta yatanların. Ekmek kuyruklarını da, çöpten sebze ve meyve toplayanları da…

***

Farkında mısınız? Ev ve araba almanın kolaylaştığını; her kapıda bir-iki arabanın kapıcıların bile araba olduğunu söylüyorsunuz. Bırakınız ev sahibi olmayı, kirayı ödeyebilecek durumda değil çoğu kiracı. Çıksa, ev bulamayacak. Kabul buyurursanız, fiyatları görmek istiyorsanız, kiralık ev ilanlarına bakmanızı tavsiye ederim.

***

Hani diyorsunuz ya, “gözler görülmedik büyüdük. Dünya bizi kıskanıyor!” Acaba doğru mu? Çok partili döneme geçtiğimiz “1945” ile 2002 arasında ortalamam yüzde 5,1 büyümüşüz. En iyi performans gösterdiğiniz 2003-2014 döneminde ortalama büyüme yüzde 4,7;  2007-2014 döneminde yüzde 3; 2015-2020 döneminde ise yüzde 3,75. 2003-2020 döneminde ortalama büyüme ise, yüzde 4,22.

***

Büyüme, Demokrat Parti döneminde (1950-1960) ortalama yüzde 6,3. Adalet Partisi döneminde (1965-1971) ortalama yüzde 5,9. ANAP döneminde (1983-1990) yüzde 4,9. Planlı döneme geçtiğimiz 1963-1972 arasında yani “3 Plan Döneminde” büyüme ortalama yüzde 5,9. (Kaynak; İlhan Kesici)

***

1985-2002 arasında kişi başına gelir 2,7 kat; 2002-2019 arasında 2,5 kat artmış. Yine 1985-2002 döneminde GSYİH 3,4 kat artarken, sizin döneminizde (2002-2019) 3,1 kat artmış. Bir başka örnek de şu: Beğenmediğiniz yıllardan bir yılda, 1980’de ülkemizde kişi başına gelir (2.134 $) dünya ortalamasının yüzde 85’i iken, 2020 yılında yani başkanlık sisteminde 8.610 dolar ile yüzde 79 seviyesine inmiş. (Kaynak; Mahfi Eğilmez).

***

Yine döneminizde dünyanın “ilk 10” ekonomisi arasına girmemiz beklenirken, sanırım bu yıl 21. Ülke olacağız. Seneye, “G-20”lerin arasına giremeyecek, toplantılara katılamayacağız. 

***

Kabul ederseniz iki çarpıcı bilgi vereyim. Bakalım “dış güçler” kimmiş: “Temmuz 2018’de geçilen ‘başkanlık rejimi’ öncesinde 160 milyar dolar seviyesinde olan yurtiçi yerleşiklerin döviz hesapları, şimdilerde 235 milyar dolarda. Üç buçuk yılda 75 milyar doları ‘dış güçler’ değil, bu ülkenin yurttaşı satın aldı.” (Kaynak: Uğur Gürses)

***

Neden aldılar acaba? “Mandacı” olduklarından mı yoksa gidişata “güvensizlikten” mi? Unutmayın, bu ülkenin “CDR primi” (risk ölçeği, kritik eşik 300) 450’ler seviyesinde. Bu, “aşırı risklilik” anlamına gelir.

***

İktidara geldiğinizde ülke dış borcu (2002) 129 milyar dolar iken 2020 yılında bu 450 milyar dolara çıktı. İlki milli gelirin yüzde 54’ü;  döneminizde ki yüzde 63’ü.

***

Yine iktidara geldiğinizde toplam “tüketici kredisi” 2,2 milyar lira iken, bugün 941 milyar lira (Kaynak: Erhan Usta). Bu çıkış haliyle, icra dosyaları sayısı 22 milyonu aşmasına neden oldu, Nisan 2021’de. Bu artış bile, hiç mi dikkatinizi çekmez?

***

Hasılı kelam Başkanım; Fizik, beşeri, ekonomik vs. alanda Osmanlı’nın en fakir ve en geri kalmış bölgesinde, neredeyse yok sayılan bir bütçe ile kurulan “Mustafa Kemal Türkiyesi”, Osmanlı’nın borcunun son taksitini, 1954 yılında ödedi…

***

Tüm bunlarla birlikte, İstiklal Harbi kazanıldı, Cumhuriyet ilan edildi, saltanat ve hilafet kaldırıldı, Lozan Barış Antlaşması imzalandı, 1929 dünya ekonomik krizi, Montrö Boğazlar sözleşmesi, İkinci Harp derken, çok partili sisteme geçildi. İki darbe ve birkaç muhtıra da bu dönemlerin sıkıntıları. Darbe ve muhtıralara maruz kalan merhum Demirel’in, hiç “ağladığını”, politikaya “malzeme” yaptığını hiç görmedim. Ama sizlerin, ağlamaktan gözleriniz kan çanağına döndü, kusura kalmayın.

***                                           

Yine bu dönemde; karma eğitime geçildi, Medeni Kanun ve Ceza Kanunu vd. kabul edildi, laik ve seküler bir yapı oluştu, kadın hakları hayata geçti, Latin alfabesi kabul edildi. Bağımsızlığın simgesi kapitülasyonlar kaldırıldı, kabotaj hakkı tanındı; Hatay anavatana dahil oldu, Kıbrıs çıkartması yapıldı. Arkasından, bir de ambargo yedik… Ambargo yiyince, dış misyonun maaşını bile ödeyemez olduk!..

***

Petrol fiyatlarındaki anormal artış ve krizi de bu döneme rastlar. Sık sık sözünü ettiğiniz kuyruklar da… . Rahmetli Demirel; “Benzin vardı da biz mi içtik?” sözünü de bu dönemde söyledi…

***

Değerli Başkanım; “Yokluk değil, bolluk kuyruğu!”. “Yokluk değil varlık kuyruğu!”, “Benzin kuyrukları araç çokluğundan!” diyenler kimler acaba? “İki ayyaştan biri mi?”, “CEHAPE” mi?  “Bay Kemal mi, yoksa?” Mesela, “ekmek kuyrukları da ekmeğin çokluğundan mı oluyor, acaba?”