İBRAHİM PEKBAY


BİR TUTAM ARPA…

Merakla beklediğim an geldi.


Merakla beklediğim an geldi.

Oturdum seyrediyorum, 5 dakika, 7,5 dakika, 10 dakika…”

Bu kadar birbirine benzemezleri bir arada nasıl söylüyor derken, önüme bir tutam arpa düştü, başladım tırtıklamaya…

Telaş içinde…

Tam bu sırada arkadaş odadan içeri girdi; “Ne seyrediyorsun” dedi, seyrettiğimi gösterdim tırtıklamaya devam ederek.

Sonra bana baktı; “O ne yediğin” dedi…

Cevap verdim, “Bir tutam arpa…”

Döndü odadan çıkıyordu ki, geri geldi bana dikkatlice bir kez daha baktı ve sordu.

“Her şey tamam da, kıçında bağlı çarşaf neyin nesi” dedi.

Cevap verdim; “Ben arpaları tırtıklarken, arkadan yumurtalarımı götürmesinler diye…”

Kafayı iki yana salladı, “Öyle bir tuhaf adamsın ki, olursa öyle olsun” dedi ve gitti.

Aslında, yukarıdan bir el, çiftlik arazisine tavuk başına bir tutam arpa atıyor, tavuklar arpalara koşuşturunca, boş bıraktıkları folluklardan, alttaki kadro yumurtalarını topluyordu.

İyi bir sistem idi…

Zorla hiçbir şey olmuyordu, arpa veriyordu, yumurtayı da alıyordu.

Bu arada, en arka sırada bir dizi horoz, avazlarının çıktığı kadar ötüyorlardı. 

Ya teşekkür ediyorlardı, ya da tavukları uyarıyorlardı.

Yok, uyarmıyorlardı, çünkü onlar da aynı kümesin üyeleri idi, olsa olsa teşekkür ediyorlardı.

XXX

Hikâyemi yazdım…

Yazı işlerine götürdüm…

Okudu, bana baktı, güzel mi azarlasa mı yoksa ağlasa mı?

Gibisinden…

“Ne bu?” diyebildi sadece…

“yazıııı” dedim…

Peki, bu yazı da, o kıçında bağlı çarşaf niye bağlı” dedi.

“Yaaaa…” dedim, “Ben arpayı yerken arkadan yumurtamı mı kaptırayım, ben o kadar aptal değilim” dedim.

Baktı… 

Baktı ve konuştu yazı işleri; “Yaşına hürmet abi hadi git de çarşafı barı çıkart” dedi.

Gidiyorum zaten, hadi eyvallah, işim var derdim var dedim ve çıktım…