KADİR DAYIOĞLU


BATIL İNANÇLAR

Fakir fukara ne çekiyorsa, kendilerini kurtarmak için siyaset yapanların, iktidara talip olanların yüzünden çekiyor.


İnanç alanında ki ‘batıl inançlarımız!’ kadar, ekonomik ve siyasal alanda ki ‘batıl inançları’mızı da sorgulamamız ve bunlardan kurtulmamız gerekir. Toplum olarak bunlardan kurtulamadığımız sürece, hiç bir sorunumuzu akılcı ve kalıcı bir biçimde çözemeyiz...

***

Mesela sık sık duyarız; “Devlet değil mi versin?”; “ona veriyor, bana da versin!” söylemini… Bu sonuçta; “Devletin bitmez ve tükenmez hazinesi var!” gibi bir başka  “batıl inancı” da peşinden getirir... Oysa devletin, “Bitmez tükenmez hazinesi yoktur!”.

***

Ona da versin bana da versin diyemezsiniz. Devlet birilerinden alır, birilerine verir. Devletin dağıttığı da topladığı kadardır. Bazen topladığı yetmez, borç alır... Türkiye gibi… Fazla verdiği de olur…

***

Devlet dağıtırken bazı ayrıcalıklar yapar. Bazılarımız “öz”, bazılarımız da “üvey” evlat muamelesi görür. “Öz” ve “üvey evlat” siyasal iktidarlara göre değişir... Çok şükür, hiçbir iktidar döneminde “öz” evlat muamelesi görmedik… Görmediğimiz için de özgürce yazıyoruz.

***

Bir başka batıl inancımıza göre birilerinden alınan bu borcu, devlet öder... Bu da yanlış... Bu borcu da yine biz öderiz...  Yine mesele her iktidar değişiminde evlatlar, “deplasman yaparlar!” Bu nedenle biz de siyasetin odağında; “öz “ ya da “üvey” evlat olup olmama yarışı vardır.

***

Şüphesiz AK Parti de bu kurala uygun davranıyor, selefleri gibi. Bunu, atamalarda, terfilerde, tayinlerde, iş bitirmelerde; belediye kayırmalarında rahatlıkla görebilirsiniz… Mesela, İmamoğlu öncesi İBB “öz evlattı”, şimdi ise “üvey evlat”. “Topal ördek” yapmak için garibimi, ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar.

***

Siz bakmayın; işin başında; “3Y” ile mücadele edeceğiz dediklerine. Yani;  “Yolsuzluk, yoksulluk ev yasak” kalkacaktı ülkemizde. Yirmi yıl sonra, gelinen noktada; bunlar kalktı mı? Aksine katmerledi.

***

“17/25 Aralık”ta adı geçen bir Bakan, yalvarıyor; “yüze bakacak halim kalmadı. Ne olur beni yargılayın!”, diyor kimse tınmıyor… Nedense, diğer dört eski bakan, benzeri şövalyeliği sergileyemiyor. Sinmiş vaziyetteler…

***

FETÖ’nün, tüm ayağına dokunuldu;  hâlâ operasyonlar devam ediyor. Biteceğe de benzemiyor… Ama nasıl bir örgütse, “siyasi ayağına” bir türlü ulaşamıyorlar. Neden acaba?

***

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, geçmişe dönük otuz küsur yolsuzluk dosyası hazırlamış. Adı geçenler memur olduğu için “izin” gerekiyor. İzin vermiyorlar… Ama İçişleri Bakanlığı, dosyalara el koyuyor; “hayır, ben teftiş edeceğim!”, diyor. Ama şu kadar zaman geçti, ses soluk çıkmıyor. Zahir, bir bildikleri var!..

***

İçişleri bakanı açıkladı; bir siyasetçi, mafya liderinden “her ay 10 bin dolar” alıyormuş. Kim bu siyasi? Bir Bakan, bakanlığına, fahiş fiyatla dezenfektan satıyor, hiç harekete geçen yok.

***

Örnekleri artırabilirsiniz… Bunlara hemen itiraz geleceğini biliyorum ama maalesef “dünya dönüyor”. Bu nedenle siyaset, “yüksek duygu ve idealler; için yani vatan millet Sakarya için yapılır!” batıl inancına pek inanmayın.

***

Siyaset, “öz” ve “üvey” evlat oyunu olunca bunun etrafının, “Hazineden geçinmeliler, mesleksizler!” tarafından çevrilmesi de gayet doğaldır... Çapsız adamların, siyaseti sarmaları da...  Siyasete yakın olmaları da...

***

“Hazineden geçinme” meslek genetik bir hal alınca, kamu varlıklarının hortumlanması da eşyanın doğasına uygundur... Bu nedenle kimse; “Aaaa... Nasıl oluyor bunlar?”  demesin.  Bu kumaştan ancak bu elbise çıkar… Bunu tüm dönemler için söylüyorum. O nedenle, umumidir.

***

Çok acı… İçim sızlayarak söylüyorum… “Hortumlayın!” demek istemiyorum ama sahibi siyasilere göre değişen sahipsiz ve ortada duran bir kamu malını hortumlamamak, aptalların cebinde paralarının durmasına izin vermekle, eş anlamlıdır... Acı ama onlarca yıldır yaşanan gerçek bu… Bir de ülkeyi “darül harp” görürseniz, yandık ki hem de nasıl!

***

Ekonomik ve sosyal olayların, “polisiye önlemlerle!” hallolacağına olan inancımız da bir başka bâtılımız.  Baksanıza, yükselen enflasyonu frenleyebilmek için “piyasa” kontrolüne çıktılar. Hatırlarsanız, geçmişte “patates”, “soğan” depolarını basmışlardı. Marketleri denetlemişlerdi. Baktılar olmuyor, bu zincire “halleri” de ilave ettiler. Bunlardan bir şey çıkmayacağını kendileri de biliyor; ne yapsınlar ahalinin gazı almak zorundalar.

***

Tıpkı; tüm fakir fukara edebiyatına, fakir fukara goygoyculuğuna rağmen bir türlü fakir fukaranın yüzünün gülmediği gibi... Fakir fukara ne çekiyorsa, kendilerini kurtarmak için siyaset yapanların, iktidara talip olanların yüzünden çekiyor. Ömrü hayatımda, kendisini kurtaran çok siyasetçi gördüm ama bu süreçte kurtulan, bir fakir fukara görmedim... Gördüm diyen varsa, beri gelsin!