FARUK ERGAN


ASALAK OLARAK YAŞAMAK…..!


Başka canlı üzerinde yaşayan ve ona zararı dokunan canlıları ifade etmek için kullanılmaktadır. Mecaz olarak ise, başka insanların sırtından geçinen, menfaatçi ve bedava yaşayanları tarif edebilmek için asalak denmektedir.

Van İli Edremit İlçesinde Ertoşi Aşiretinin düğününde 120 küçükbaş hayvanın kesilerek hazırlanan yemeklere Bürokratlar, aşiret liderleri, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Siyasetçiler, Gazeteciler, binlerce davetli vs. (silahlar eşliğinde) katıldı. Tüm davetlilerin, görgüsüzce hazırlanan masalarda aksırana kadar tıkındıktan sonra takı tören yapılmış. Damat beye takılan (Vergilendirlmemiş kazanç) 3.4 Milyon nakit paranın yanı sıra, gelin hanıma kilolarca altın takılmış. İşte tam burada aklıma takılan soru şu, bu kadar debdebeli hayat yaşayan, Dünya yansa zerre kadar rahatsızlık duymayan insanlarda üretime, ekonomiye, eğitime ve Ülkenin geleceğine dair en ufak olumlu bir katkısı olmadan yaşayanlara, asalak kelimesi yeterli kalır mı acaba? Kocaman bir masanın üzerine kayılmış paraları saymakla görevli beş, sekiz kişi ve yalaka gazeteciler kameraya alıyor, belgeleniyor ki aşiret torunlarına miras kalsın. Her şey ortadayken Devletin görevlendirdiği bir memur varıp resmi tutanak tutamıyor ama sokak satıcısının üş kuruşluk malına zabıta el koyabiliyor, güya haksız kazanç elde ediyormuş.  

Oldum olası Devlete ve insanlığa yük olarak yaşayan küçük veya büyük gruplardan uzaklaşmak isterim ve yüzlerini görmek istemem. Eğitime ve insanlığın gelişmesi için kuruşun hesabını yapan bu tür zavallılar şatafatlı yaşamayı, görgüsüz olmayı, Devletin ve Kamunun hakkını gasp etmeyi kendilerine verilmiş bir görev gibi algılarlar.

Nedir insanları bu kadar tatminsiz yapan? Nedir insanları bu kadar yalana, dolana bulaştıran? Dünyada yaşanması gereken güzellikleri görmemeye iten ihtiras ve hırs nedir? İnsanların varlıklısı da yokluk içerisinde yaşayarak kıt kanaat geçinende son model araba almak istiyor, çok katlı villalar, geniş ekran televizyonlar, çok akıllısından telefonlar ve cebinde her bankanın kredi kartı olma arzusu. Hep bana, hep bana, daha fazla olsun ama benim olsun, nedir bu doyumsuzluk, nereye kadar böyle yaşamayı istiyorsun? Dünyaya gönderiliş gayen nedir biliyor musun, okuyor musun? Biraz insanlaş yiğidim.

Kendini bulmuş, ayakları üzerinde duran, tüm zorluklara göğüs gerebilen, biat etmeyen ve yalaka olmayan insanla, asalak insanın ayrımını yapabildiğimiz anda, insan olma gerçeğini de algılamış ve özümsemiş oluruz. İnsan olma meziyetini üzerinde taşımayan, önüne ve eline geçen canlılara yaşam hakkı tanımayan yaratıkların ıslah edildiği günleri gördüğümüz anda gözümüz arkada kalmaz, gelecek nesillere yaşamaktan gurur duyulan bir Türkiye bırakma bahtiyarlığına erişmiş oluruz.

“Uygarlığın gerçek ölçüsü; Ne nüfus çokluğu, ne kentlerin büyüklüğü, nede üretim bolluğudur. Gerçek ölçü, Ülkenin yetiştirdiği insan nitelikleridir.” Ralph Emerson