KADİR DAYIOĞLU


“A’dan Z’ye...”

Aradan seksen yıl geçmiş. “Batı yakasında değişen bir şey yok!” Hamam eski hamam sadece tellaklar değişti. Gelin de merhum Saydam’ı anmayın; “Bu ülkede her şey A’dan Z’ye kadar bozuk!” İstediğiniz kadar; “uçuyoruz!”, “dünya bizi kıskanıyor!”deyin.


1950 öncesi başbakanlarından Dr. Refik Saydam’ın; “Bu ülkede A’dan Z’ye kadar her şey bozuk!” dediğini, azımız hatırlar. Günümüzde ise bu sözü söylemek oldukça zor. Zira “alınan!” çok oluyor... Kimse üstüne “toz konsun” istemiyor.

***

Bu memlekette, “tabu” olmayan meslek hemen hemen yok gibi... Asker, adliye başta gelir. Hiç birini eleştiremezsiniz... Aksi takdirde “kıyametler kopar! Tabii, ”muhalif siyasiler” hariç bunlara dilediğinizi söyleyebilirsiniz.

***

Hatırlarsanız, “Bizimkiler” dizisinin ünlü kapıcısı Cafer yüzünden, cümle kapıcılar ayağa kalkmıştı... Bir keresinde de, “Hamam tellakları!”

***

Maazallah! Doktorları bir eleştir... Bir bak neler oluyor? Hazretler, beyaz önlüklerini giyer, yolları düşerler”... Hukukçuları da öyle... Bunlar da hemen siyah önlüklerini giyerler, nutuk atarlar, sözgelimi Taksim Atatürk Anıtı’na siyah bir çelenk koyarlar.

***

Bu nedenle muhalif siyasiler dışında herkesin mükemmel olduğu, ara sıra “imalat hatalarının!” çıktığı; “büyüklerinin” ve iktidarın hiç hata yapmadığı bir toplumda, “Her şey A’dan Z’ye kadar bozuk!” demek mümkün değil... Aksi durumda, bir de bakmışsınız; “iç ve dış düşman” yaftası asmışlar boynunuza.

***

Yine büyüklerimize göre, bunu demek; “doğru da değildir... İnsafsızlıktır... Ahlaksızlıktır…” Onlara göre; Bu ülkede her şey; “A’dan Z’ye kadar mükemmel” olduğundan uluslararası beşeri, insani, eğitim, ekonomik, fiziki istatistiklerde “ilk 10” arasındayız. Aksini söylemek bühtandır, iç ve dış düşmanların değirmenine su taşımaktır.

***

Bu ülkede her şey “A’dan Z’ye mükemmel olduğundan” bin kişiye düşen telefon sayısında, yine bin kişiye düşen kişisel bilgisayar kullanımında ve nihayet milyon kişiye düşen AR-GE (Araştırma –geliştirme) elemanı sayısında “ilk 10” ülke arasındayız.

***

Hatta o kadar ileriyiz ki; dost-düşman, dünya alem bizi kıskanıyor. Bu ülkede herkesin evinde en az bir araba, herkesin elinde bir akıllı telefon var. Artık bunları almak o kadar kolay ki!.. Aç ve açıkta kimse var mı? İşgücü açığı nedeniyle dışarıdan emek ithal ediyoruz.

***

Tabii, bir anda uyandım. Gördüğüm pembe dünya rüyaymış. Bu ülkede “her şeyin” ne durumda olduğunu, sorumluların verdiği brifinglerden öğrenenlerin sonuçta bu ülkenin ne durumda olduğunu bilmeleri mümkün değildir...

***

Tozda, yağmurda, karda yürümeyen belediye başkanları yolların; binmeyenler otobüslerin durumunu bilemezler... Alış-verişini kendisi yapmayan ekonomi bakanları, mutfaktaki yangını nasıl bilsin? Çocuğunun tahsili ile bizzat ilgilenmeyen milli eğitim bakanları okulların, “iç acısı!” halini hissedemez...

***

Elektrik, gaz ve su parasını kendileri yatırmayan elektrik ve su müdürleri, vatandaşın ne çektiğini bilemez... Vergisini kendi yatırmayan defterdarlar da maliye müdürleri de... Cep telefonu, elektrik, gaz, su faturasına şöyle bir göz gezdirmeyen “Memleket Büyükleri”, vatandaşa atılan kazığın, ne tür bir şey olduğunu fark edemez...

***

Tebdil-i kıyafet etmeyen bir vali, asayişin ne durumda olduğundan bi-haberdir... Emniyet müdürü de öyle...

***

Velhasıl velkelam: “El yumruğu yemeyen, kendi yumruğun ne olduğunu” bilemez... Şu altın kuralı hiç unutmayın ve çerçevelettirin, herkesin görebileceği bir yere asın: “Bir zincirin taşıma kapasitesi, en zayıf halkasının taşıma gücü kadardır:”

***

Netice-i kelam yani sözün özü: Bu ülkede her şeyin ne durumda olduğunu bilmek isteyenler, çoğu zaman işlerini bizzat kendileri yapsınlar... Her şeyin “bozuk” ya da “mükemmel” olduğuna o zaman karar versinler...

***

Aradan seksen yıl geçmiş. “Batı yakasında değişen bir şey yok!” Hamam eski hamam sadece tellaklar değişti. Gelin de merhum Saydam’ı anmayın; “Bu ülkede her şey A’dan Z’ye kadar bozuk!” İstediğiniz kadar; “uçuyoruz!”, “dünya bizi kıskanıyor!”deyin.